ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

31 Ekim 2008 Cuma

KAPİTALİZM





Uzun bir aradan sonra tekrar merhabalar...

Sevgili dostlar bu gün tekrar düşünsel esnekliğe dönmek istiyorum.

Beynimizin derinlerine işlemiş ve en kötüsü, kendi isteğimizle değil, dayatma ile oluşmuş ezber kalıpları kırmak kendimize yapacağımız en büyük iyiliktir...

Bunu hiç aklımızdan çıkartmayalım.
Çünkü ne yazık ki bizler, tüm insanlar, bu kalıplar ile yönetiliyoruz.

Bu kalıplardan birisi de kapitalizmin bir ekonomik model olması bilgisidir.
Evet, teorik açıdan bir noktaya kadar doğru sayılabilir. Ama sadece bir ekonomik model midir diye sorarsak, yanıt kesinlikle HAYIRdır...
Özellikle sonuçları açısından.

Kapiatalizm, 16, 17 yüzyıllarda Avrupada ortaya çıkmaya başlamıştır. Sözlüklerde, üretim araçlarının çoğunun özel sektörün elinde olduğu bir ekonomik sistem gibi, kibar (!), basit, ve de masum (!) bir açıklaması olsa da,

Kapitalizm, parayı bir değişim aracı olarak görmez, onu bir güç simgesi olarak ele alır.
Birilerinin bu gücü (!) elde edebilmeleri için ise diğer birilerinin sürekli olarak tüketmeleri gerekmektedir. Hem de insafsızca.
Bu arada kapitalistler, çıkarları birbirine bağlamakta da pek maharetlidir. Şöyle ki " bana para kazandır, sen de kazan" ilkesi ile pek çok sektör oluşturmuşlardır.
Bunu yaparken de kendi paralarıyla (!) (güçleriyle) nasıl tatlı (!) bir yaşam sürdürdüklerini göstererek, kendilerini besleyecek sektörleri özendirmektedirler.


Reklam, kapitalizmin en büyük silahıdır.
Bu sistem, başlangıçta da söz ettiğim gibi, insanların zihinlerini ele geçirmektedir.
İnsanların bilinçaltlarına yönelik, giderek çok daha ileri düzeyde şartlanmalarla, bu sistemi yaygınlaştırmaktadır.

Bir örnek vermek isterim;
Hiç düşündünüz mü büyük marketlerde neden makarna reyonunun hemen yanında ketçaplar bulunur?
Televizyon reklamlarında sürekli olarak makarnanın ketçaplı resimleri ile beyniniz yıkanmıştır, markete gittiğinizde ise ketçepı makarnanın yanında görünce bilinç dışı olarak onu almak gelir içinizden.
Yani tüketmek...
Hiç kimse ketçapsız makarna yediği için ölmemiştir oysa...


Buna rağmen, kesinlikle ihtiyacınız olmadığı halde alırsınız.
Bu örnekleri lütfen siz çoğaltın.

Beynimizi bu şartlanmalardan kurtarmanın tek yolu düşünsel esneklik kazanmaktır.
Şöyle ki, tüketmek konusunda, bir girişimde bulunacağınız zaman kendi kendimize şöyle soralım: "GERÇEKTEN BUNA İHTİYACIM VAR MI?

Bu soru ve vereceğiniz samimi yanıt düşüncelerinizi esnetmekte ve beynimizde oluşturulmuş şartlanmaları aşmakta ilk ve en büyük adım olacaktır.

Tabi eğer, birilerinin sizi kendi çıkarları için şartlandırarak yönlendirmesini istemiyorsanız.

Yoksa istiyormusunuz?

Kapitalizmin beynimizde oluşturduğu şartlanmalar ve sonuçlarına bir sonraki yazımda devam edeceğim...


Hiç yorum yok: