ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

22 Haziran 2011 Çarşamba

Yaşamınızın kalanı "sizin" olsun.

Merhabalar,


İnsanın kendisini bulması ne demektir?
Ne istediğini bilmesi, nasıl bir yaşam sürdürmek istediğine karar vermesi, kendi kendisine yetebilmesi ve bunun getirdiği zorluklar...
Çok küçük yaşımdan beri empati duyumun farkındaydım. Tabi başlarda adının empati olduğunu bilmiyordum ama karşımdakinin duygularını, onun açısından anlamaya çalışmak benim için çok doğaldı.
Sadece insanlar için değil. Hayvanlar, bitkiler, tüm canlılar için böyleydi.

Ama benim de zihnim, zaman içinde, çevrem tarafından, katı düşünce kalıplarının istilasına uğradı.
Bu istilayı ne yazık ki zamanında fark edemiyor insan. Zaman zaman, çok derinden, "bu bana hiç de uymuyor" gibi bir fikre kapılsak da, baskı galip geliyor ve zihin o kalıbı benimsiyor.

Bunlar olup biterken, bir bakıyorsunuz yaşınız orta yaş sınırlarına dayanmış. Eğer bu süreçte yaşamınızda olumlu ya da olumsuz ama ciddi bir değişim olmazsa, zihninize kazınan bu kalıplarla yaşamınızı sürdürüyorsunuz. 
İçinizdeki ( gerçek siz) ses, arada sırada gene devreye giriyor ve size, "hayır bu sana hiç uygun değil, bu sen değilsin" dese de kendinizi bu kalıplardan kurtaramıyorsunuz.
Bu iç sesi yitirmemek için, sık sık kendinizle baş başa kalmanızda büyük yarar var.

Biliyorum düşünmeyi durdurmak mümkün değil. Ama kanalize etmek mümkün. Bunun da en kolay yolu yazarak düşünmek.
Kafanızdan atmak istediğiniz düşünceler var ise, (örn. hani birisiyle tartışırsınız. Söylemek istediğiniz pek çok şeyi herhangi bir nedenle söyleyemezsiniz. Karşınızdaki belki farkında bile değildir ama siz sürekli olarak içinizden o kişiyle kavga edersiniz. Bu da sizi tüm olarak gerilim içinde, mutsuz, sinirli bir yapıya sokar. 
Bu durumlarda elinize bir kağıt, kalem alın. Sessiz bir ortamda, mutlaka gözleriniz kapalı bir şekilde yazmaya başlayın. Aklınıza ne gelirse. Hiç bir kurala uymak zorunda değilsiniz. Ne imla, ne terbiye kurallarına... Yukarıdaki örnekten gidersek, o kişiye söyleyemediğiniz her şeyi ama her şeyi yazmakla başlayın.
Burada kural, gözlerinizi hiç açmamanız ve kaleminizin hiç durmamasıdır. Düşünmeden yazın. Eğer düşünceleriniz karışır, araya çok ilgisiz şeyler girerse onları da aynen yazın. O an yazacak bir şey gelmezse aklınıza, şekil çizin rakam yazım ama kaleminiz hiç durmasın. Bir süre sonra içinizde bir rahatlama hissedeceksiniz. O aşamada, hala gözleriniz kapalı şekilde kağıdı yırtmaya, parçalamaya başlayın ve sonunda yok edin. Tuvalete atıp sifonu çekmek veya yakmak en iyisidir.
Bu uygulamadan sonra artık içinizden o kişiyle kavga etmediğinizi fark edeceksiniz.
Bu yöntemin ana dayanağı, gözlerimizle gördüklerimiz, zihnimiz tarafından derhal kaydedilmesidir.
Bu çalışmada gözlerimizi kapatmamız hem yazdıklarımızın( içimizden atmak istediklerimizin) gözlerimiz aracılığıyla tekrar geri kaydedilmesini önlemek, hem de, gözlerimiz kapalıyken beynimizin anlık algılamaları içeren kortek kısmının nispeten devre dışı kalmasıdır. Böylece daha altlarda kalan düşüncelerimize ulaşabiliriz. 

Bunun tersi olarak, iç sesinizin söyledikleriyle, size empoze edilen kalıp düşünceler arasında seçim yapmak, gerçek "siz"i bulmak yolunda çalışmak istiyorsanız gene yazarak düşünün. Ama bu sefer gözleriniz açık ve düşünerek yazın. Uzun uzun yazın. Bir oturuşta çözmek zorunda değilsiniz. Ertesi gün gene yazın. Yazdıklarınızı okuyun ve gene yazarak kendinizle tartışın.
Beğendiğiniz, "kendiniz" e ait olduğunu düşündüğünüz bir noktaya geldiğinizde, o satırları yüksek sesle bir kaç kere okuyun. Burada, hem gözünüz, hem kulağınızla zihninize, tamamen kendinize ait olanı yerleştirmiş olursunuz.
Çevrenizin, size yavaş yavaş ama sürekli telkinlerle edindirdiği, size ait olmayan kalıp düşüncelerden bu şekilde kurtulmanız mümkün olabilir.



Bu süreçleri bizzat yaşadım.
Şuan geldiğim noktadan da son derece mutluyum.
Bununla, artık hiç bir derdim, tasam kalmadı demek istemiyorum. Tabi ki, gene pek çok sıkıntı, üzüntü, karamsarlık yaşıyorum ama bunların tamamını kendime ait düşünce yapılarıyla çözmeye çalışıyorum.
Bunun en büyük yararı şu; Size belli düşünce kalıpları empoze edenler, bir zorlukla karşılaştığınızda, bununla nasıl baş edeceğinizle ilgili bir formül önermezler. Ya da öyle bir formül önerirler ki, kendinizle karşı karşıya kalırsınız. Bu da hem o sorun, artı bir de kendinizle mücadeleyi beraberinde getiri. Bu süreç de çok ama çok yorucu olur.
Oysa tamamen kendinize ait çözüm yollarınızı ürettiğinizde, tüm sorumluluk size aittir ve en önemlisi enerjinizin tümünü o sorunun çözümüne yöneltirsiniz. Yanı sıra, kendinizle de mücadele etmezsiniz.
Bir sonraki yazımda bu konuyu sürdüreceğim.

Her şey gönlünüzce ve "siz" ce olsun...