ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

25 Aralık 2012 Salı

YASAKLAR- GERİLİM- DİRENÇ








 Her yasak, kaslarda ve zihinde gerilim yaratır... Daha da önemlisi bir direnç yaratır... 
"Yasaklar çiğnenmek içindir" sözü buradan gelmektedir :)
 
Direnç, her iki tarafı da güçlendirir... 

Denemek için karşınızdaki bir arkadaşınızın elini itin. Sizin kaslarınız kasılacaktır. Eğer arkadaşınız da iterek karşılık verirse yani direnirse onun da kasları kasılacaktır.
Eğer amaç kasları çalıştırarak güçlendirmekse bu iyidir. Yok eğer gerilimden uzaklaşmaksa amaç o zaman direnç oluşturmamak gerek.
Kaslardaki bu direnç ve güçlenme zihin için de geçerlidir.
Bunu da deneyebilirsiniz, Şöyle ki: karşı fikirde olduğunuz bir kişiyle tartışırken, sürekli karşı argümanlar ortaya koyarsanız (direnirseniz), o kişi de kendi görüşünü kuvvetle savunmaya geçecektir (direnecektir)...
Eğer amaç, o kişinin görüşünü güçlendirmekse bu yöntemi uygulayın.
Ama eğer amacınız, o kişinin görüşünü esnetmek veya değiştirmekse, karşı çıkmaktan ( direnmekten) vaz geçin. Onun yerine o kişiyi düşünmeye yönlendirecek sorular sorun. 
O an için birden bire değişmesini beklemeyin ( zihnin hazım sürecine saygı duymak gerekir. Zihin, ikna olmadan/ hazmetmeden/ hiç bir şeyi kabullenmez.)

Dönelim yasaklara...
Diyebilirsiniz ki, o zaman hiç yasak koymayacak mıyız?
Elbette yapılmaması gereken davranışlar, uygulamalar olmalıdır. Yoksa ortalıkta bir kaos olur ki bunu hiç istemeyiz.

Burada ince nokta şudur; bir yasağın, mutlaka anlaşılır, mantıklı ve ikna edici olması gerek.
(Yasağı koyanın da güvenilir, saygıdeğer olması elbette çok önemlidir. Bu da ancak zaman içinde doğru/ ikna edici/ yasaklarla kendisini kanıtlamış olmasına bağlıdır.)

Yani açıklanması, uyulmadığı takdirde oluşabilecek kötülükler açıklanmalıdır.
Bu, aile içinde de, okullarda da, hatta ülke yönetimlerinde de böyle olmalıdır.
Aksi olarak sadece "yasak" dediğiniz anda, yukarıda anlattığım direnç oluşur ve bu direnç de her iki tarafı da hem gerer hem de güçlendirir ( yanlışı dahi...)  

Sağlıkla, sevgiyle...



 
 

17 Aralık 2012 Pazartesi




Biliyorum pek çok şikayetiniz var. Fazla kilolar, ağrılar, isteksizlik vb...
Bunların hepsinin çözümü sizin zihninizde ve bedeninizde...
Şaka gibi geldi değil mi?
Evet, öyle...
Nedense bir şeyler ne kadar zorsa, o kadar işe yarar gibi saçma sapan bir fikir kazınmış beynimize...
Zihin ve beden, doğası gereği kendisine zarar veren, ait olmayan şeylerden kurtulmak ister, söylemiştim...
Ama bir şartla zihninizin ve bedeninizin rahat olması gerek...
Peki ama nasıl?
İlk yapılacak iş, bir tercih...
Birilerinin paranız karşılığında sizi sömürmesine izin mi vereceksiniz yoksa, gerçekten bu şikayetlerden kurtulmak mı istiyorsunuz?
Buna kesin bir karar vermeniz gerek.
En büyük zorluk bu noktada işte...
Şimdiye kadar paraya tapanlar düzeninin bizlere baskıyla öğrettiği, "en pahallı doktor en iyisidir" veya "bilmem hangi artistin yaptığı diet en doğrusudur" gibi tamamen ceplerini doldurmaya yönelik kalıpları beyninizden uzaklaştırmak gerek.
Eğer çok paranız var ve birilerine akıtmak istiyorsanız, bunun için o kadar çok ihtiyaç sahibi var ki... Onlara aktarın. Hiç olmazsa kendinizi bir işe yaramış hissedersiniz.

Beden ve zihnimizin kendisini tamir etmeye çalışmasına bir kaç küçük örnek size:

Uykudan uyanınca gerinme ihtiyacı hissederiz.
Çünkü, uyku sırasında kaslarımız tembelleşir. Uyanınca gerilerek eski formlarına dönmek ihtiyacındadır.

Düşünürken elimiz alnımıza gider...
Çünkü, yakın hafıza merkezi beynimizin o bölgesindedir...

Korktuğumuz zaman omuzlarımızı kaldırırız...
Bu hareket ta atalarımızdan bize aktarılan başını koruma içgüdüsüdür...

Örnekler o kadar çok ki...
Hadi bakalı hepsini benden beklemeyin :) bir kaç tane de siz bulun...

  

16 Aralık 2012 Pazar

kORKU/ ENDİŞE







Korku insanoğlunun savunma mekanizmalarının en başında gelir...
İlk insanlar eğer bu duygudan yoksun olsalardı, muhtemelen bizler olmayacaktık. Çünkü insanlık bir kaç yılda sona erecekti.
Korku, insanı kötü, zararlı olandan korumak için var olan bir içgüdüdür.


Ama kötü, zararlı şeylerin farkına vardıktan sonra insanoğlu bu içgüdüyü şekillendirdi ve endişeyi yarattı...
Endişe, olumsuz hayal kurmaktır...
Olumsuz hayal kurabiliyorsak, (ki artık biliyoruz, zihin, hayal ile gerçeği ayırt edemiyor. İkisinde de aynı mekanizmaları devreye sokuyor) o zaman neden olumlu hayal kurarak kendimizi rahatlatmıyoruz?  
  
 

DİK DURMAK

Dik durmak...
 
Hem fiziksel olarak hem de manevi anlamda ne kadar önemli değil mi?
Sağlığı, direnci, dayanıklılığı, kendine güveni gösterir...
 
Peki sizce fiziksel olarak dik duramayan birisinin, manevi olarak dik durabilmesi mümkün mü?

 
Fizik bedenimizle iç dünyamızın ayrılmazlığı burada da karşımıza çıkıyor...
Neden fiziksel olarak bir türlü dik duramıyoruz?
 
En önemli iki nedeni, (fiziksel olarak) dik durmamızı sağlayacak kaslarımız kendi kapasiteleri oranında çalışmadıkları için çok zayıf düşmüş durumdalar.
İkinci neden ise (manevi yönden), sırtımızda bitmemiş işler küfesi yüklememiz, kızgınlık, öfke, kendimizi sömürüye açık tutmamız, el alem(!) e karşı sürekli savunma halinde olmamız, birilerinin bizi sürekli kendimizi suçlu hissettimesine izin vermemiz....
İşte bu fiziksel ve duyusal nedenler birleşince dik durabilmemiz gerçekten mümkün deği
l.
Bu durumda ne yapacağız?
Çok kolay...
Önce yapılabilir olduğuna inanmak gerek. Çünkü öyle...
Şu anki durumumuz kader değil tamamen bizim seçimimiz. Seçimimizi değiştirirsek sorunun üstesinden kolayca gelebiliriz.
Bu kadar basit işte...

Mazeret üretmeden işe koyulmak birinci adım :) 
Zihnimiz hayal ile gerçeği ayırt edemez.
Bir olayı gerçekten yaşadığınız zaman bedeninizde hangi sistemler, ne şekilde devreye giriyorsa, onu hayal ettiğiniz zaman da aynısı olur. Burada ...mış gibi yapmamak çok önemli elbette...
Madem üzüntülü, bezgin, halin bedensel dışa vurumu kamburlaşmak, o zaman sadece bilinçli olarak duruşumuzu değiştirdiğimiz zaman zihnimiz bunu gerçek olarak algılayacak ve bütün o olumsuzlukları yok sayacaktır...
Deneyin... İşe yaradığını göreceksiniz...