ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

18 Kasım 2010 Perşembe

Hepinizin bayramını kutluyorum.
Bayram tatilinin başlamasından bu yana bu sözü kaç kere duydunuz?
Büyük olasılıkla sayısını bilemiyorsunuz.
Peki, bunların içinden kaç tanesinin gerçekten, içtenlikle söylenmiş olduğunu düşünüyorsunuz?
Bunu yanıtlamak biraz zor değil mi?
Zor da, içtenlikli olması ne kadar önemli sizin için?
Bunu hiç düşündünüz mü?




Önceki yazılarımdan birinde "an"ı yaşamaktan söz etmiştim. Hani neredeyse tüm kendine yardım kitaplarında önerilen, "an"ı yaşamak konusu...
Düşünce, yeryüzünde en hızlı hareket eden şeydir.
Ses, ışık... hiç birisi düşüncenin hızına yetişemez.




Zihnimiz sürekli olarak düşünce üretir. Biz uyuyorken bile...
Bu da onu yorar.

Dikkat edin, bir iş yaparken, ya, geçmişle ilgili yada gelecekle ilgili bir şeyler düşünürüz, planlar veya muhasebeler yaparız. O arada da ortaya bir iş çıkmış olur ama çoğu zaman o işi nasıl bitirdiğimizi farkında bile olmayız. 

Buna en güzel örnek araba kullanmaktır belki de. ( düz vitesli arabalardan söz ediyorum) Trafikte ilerlerken bir bakarsınız üçüncü vitestesiniz ama ne zaman ikinciden üçüncüye geçtiğinizi hatırlamazsınız bile. Çünkü siz o "iş"i yaparken aklınız ya gelecek veya geçmişle ilgili veya bambaşka bir konuyla ilgilidir. O arada da üçüncü vitese geçivermişsinizdir.

Bir örnek daha vermek istiyorum. Arabanızın debriyaj pedalına kimbilir bu güne kadar kaç kez basmışsınızdır. Ama mecburen hep sol ayağınızla. Bir kere ( dururken tabi:) sağ ayağınızla basmayı deneyin...
Ne kadar farklı gelecek...

Ben buna otomatikleşme diyorum.
Evet, giderek daha otomatikleşiyoruz. Ve ne yazık ki bu sırada da insani olan pek çok şeyi ıskalıyoruz.
Bir yan etkisi de zihnimizin kapasitesinin sınırlarını her gün daha da zorluyor oluşumuz.

Bayram geldi. Mesaj yazılacak. Yaz.
Filancanın doğum günü. Kutlanacak. Kutla. Vb.
Bunların herbiri otomatikleştiğinden, içtenlik, duygu gibi insani öğelerden sıyrılıp sadece "iş" haline geliyor. Dolayısıyla bizler de insan olmaktan makineleşmeye doğru hızla yol alıyoruz. Belki de "nerede o eski bayramlar?" sorusunuz yanıtı buradadır.


Tam da insanlık gerektiren bir durumla karşılaştığımızda ( örn: acil servisteki bir doktorun size olan umursamaz yaklaşımı gibi) bunu göremediğimizde ortalığı ayağa kaldırıyoruz.
Peki bizler ne kadar "insani"yiz ki karşımızdakinden bunu bekliyoruz?




Peki, bu durumu az da olsa geri çevirmek mümkün mü?
İyi haber: Evet mümkün...
Birinci olarak her ne yapıyorsanız, mutlaka tüm aklınızı, düşüncenizi o işe yöneltin. Sanki o işi ilk kez yapıyor gibi yapın.
Bunda zorlanırsanız, ki başlangıçta, zihniniz gene alışkanlıkla farklı yerlere kayacaktır. O zaman kolaylaştırmak için o işi her zaman kullandığınız elinizle değil ters elinizle yapmayı deneyin. Bu tıpkı debriyaja sağ ayağınızla bastığınızdaki gibi size çok yabancı gelecek ve dolayısıyla düşüncenizi zorunlu olarak o işe yönlendirmenizi sağlayacaktır.

Bir başka örnek, evinizde her zaman oturduğunuz kanepenizle vadalaşın ve başka bir kanepe veya koltuğa oturmayı deneyin. Odanızı farklı bir bakış açısıyla gördüğünüzü fark edeceksiniz. Kim bilir belki de bazı eksikleri de görebilirsiniz.
Bu ve benzeri farklı uygulamalarla zihninizi daha "an"a yönlendirebilirsiniz ve böylece de otomatikleşmekten az da olsa kurtulabilirsiniz.
Bir sonraki yazımda, düşüncelerimizi dizginlemek üzerinde duracağım.
Hepinize tekrar mutlu bayramlar...
Bu içtenlikleydi :)