ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

27 Temmuz 2009 Pazartesi

MEDİTASYON


İnsaoğlu kendisini dev aynasında görmeye başladığından beri, bir yandan büyük ilerlemeler (!) kaydetti ama kendisinden de bir o kadar uzaklaştı.

Uzaklaşmak zorunda idi. Çünkü, kendisi olabilse, sadece doğada küçük bir yer aldığını bilir, gücünün sınırlarını bilir, doğayı tahakkümü altına almak gibi komik ve bir o kadar da aşırı güç isteyen işlere kalkmazdı.

Evet çok büyük ilerlemeler kaydetti insanoğlu ama ne/ neler/ pahasına?

İklim dengesi bozuldu.
Atmosferimiz, eskisi gibi güneş ışınlarına karşı koruyucu olma özelliğini yitirdi...
Yer altı suları kurudu...
50 yıllık sulama uğruna yapılan barajlar, hem yer altı sularını kuruttu hem de ömrünü tamamlamış barajların yerinde tuz çölleri oluştu...
Teknoloji adı ile ortaya çıkan manyetik alan karmaşaları, çaresi doğada olmayan pek çok yeni nesil hastalıkların yayılmasına neden oldu...

Kendi yarattığı bu kaos içinde insanoğlu bunalmaya başladı.
Bir yandan bunalımı artarak sürerken, bir yandan da bundan kurtulma yollarını araştırmaya başladı.
Ama gene yanlış yaptı.
Çünkü bu sefer de, kendisine ait olmayanın peşine düştü...
Evet dünyanın bir bölgesindeki insanlar meditasyon yapıyorlar ve bu yolla zihinlerini dinlendirerek, beyin faaliyetlerini güçlendiriyorlardı.
"Onlar yapar da biz yapamazmıyız? Üstelik bunu paraya da dönüştürürüz..." mantı/ksızlı/ğı ile yola çıktı ve gene duvara tosladı.

Çünkü gene hiç hesaba katmadığı doğa kuralı çıktı karşısına.

"Herşey, yerinde doğrudur"

Bir türlü kendisi olamamış insanoğlu, doğanın bu altın kuralını görmezden geldi. Bilemedi ki, insanların yaşam şeklini, alışkanlıklarını, geleneklerini şekillendiren unsurların başında coğrafi koşullar gelmektedir.

Nasıl kuzey kutbuna yakın bölgelerde yaşayan insanlar, soğuktan korunmak için bol miktarda balık yağı tüketiyorsa ve aynı miktarda balık yağı ekvator kuşağında yaşayan bir kişiye hiç de iyi gelmezse...
Nasıl, kuzey ülkelerindeki insanlar, çok daha soğuk karakterli, daha ağır kanlılarsa, buna karşılık sıcak bölgelerdeki insanlar bir o kadar hareketli, sıcak kanlı ise...

Örnekleri çoğaltmak mümkün...

Bu durumda akla şöyle bir soru gelebilir: " peki, madem öyle meditasyon bir tek uzak doğululara mı özgüdür? Biz zihnimizi nasıl dinlendireceğiz ve beyin gücümüzü nasıl arttıracağız?"

Benim de bu yazıyı yazma nedenim işte bu soruya yanıt vermek.
Evet, hepimizin bu kargaşa içinde, şiddetle zihnimizi dinlendirmeye ihtiyacımız var. Burada dikkat etmemiz gereken, yöntemdir.
Yukarıdaki kuzey kutbundaki insanların balık yağı yemeleri örneği ile bağlantı kuracak olursak, herkesin yemeğe ihtiyacı vardır ama, alışık olduğu, genetik kodlarına işlemiş, kısacası doğanın kendisine sunduğu yiyeceği tercih etmelidir.

Meditasyon, kısaca, dikkati bir yere odaklayarak, zihnin doğal olan hızlı çalışmasını, nispeten yavaşlatmak, dinlendirmektir.

Bunu yapabilmek için, çok basit bir yöntem var.
Gün içinde, hiç düşünmeden yaptığınız pek çok rutin işi, tümüyle düşünerek, aklınızı vererek, tıpkı onu ilk kez yapıyormuşçasına yapmak.

Birden bire çok basit geldi değil mi?
Sadece deneyin. Bir şey yitirmezsiniz. Aksine çok önemli bir yanlış düşünce kalıbınızı çöpe gönderirsiniz.
O da şudur ki, " bir eylem, bizi zorlamıyorsa, uğruna bir yığın para harcamıyorsak bir işe yaramaz"


Bir sonraki yazımda, beynimizi çalıştırmak, güçlendirmek için yapabileceğimiz, (zorlamasız ve bedava:) yöntemden söz edeceğim.

Hepiniz sağlıcakla kalın...

1 Temmuz 2009 Çarşamba