ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

21 Nisan 2014 Pazartesi



Kendine dikkat et...!
Olur...   ...da... :) 

Kendin” kim...?
Tanıyor musun?
Neyi, ne için yapar...?
Zihni nasıl çalışır...?
Neye ihtiyacı vardır...?
Bu ihtiyaçlarını nasıl bildirir...?

Sorular uzar gider...
Çağdaş insan, ne yazık ki kendisinden çok uzaklara düştü...
Kendi” adına yaptığını sandığı pek çok eylem, aslında, birilerinin “yap” dediği...
Kendisinden çok uzaklara düşmüş bu insan, artık öyle bir hale geldi ki, hangisi kendisi/nden, hangisi “yap” denilen bilemez oldu...
Bir de üzerine üstlük, para girince işin içine hepten karmakarışık oldu dünyası...

Para kolaylık(!) getirecek dendi ona...
Sen paradan haber ver, biz senin adına her şeyi yapıveririz...

Ver parayı, birileri senin sağlığına sahip çıksın...
Ver parayı, birileri senin nasıl besleneceğini düzenlesin...
Ver parayı, birileri seni güzelleştirsin...
Ver parayı, birileri seni zayıflatsın...
Ver parayı, birileri senin adına düşünsün...
Ver parayı, birileri ne yiyip ne içeceğine karar versin...

İyi de bu arada “sen” ne oldun...?
Nerelere kayboldun...?
Bir gün paran biterse yok mu olacaksın bu durumda?
Hem ömür boyu bunca parayı nereden, nasıl bulacaksın?
İşte can alıcı nokta bu...
Bu, “birileri” seni öylesine ele geçirdi ki, artık sen sadece para kazanmak zorundasın...
Onlar sana “hizmet” ediyor gibi görünüyor değil mi...?
Bi' düşün bakalım, kim kime hizmet ediyor...?

Sevigili arkadaşım, dostum, bir an önce “kendi”ni bir yerlerden bulup kurtarmak zorundasın...
Çünkü bu döngü bir girdap haline geldi ve sadece seni, insanı, hayvanı değil, tüm doğayı, dünyayı yok etmek üzere...
Nereden, nasıl başlayacağın konusunda zorlanabilirsin.
Hepsini, herşeyi bir anda yapamazsın elbette... Ama başla... En küçük bir ucundan başla...
Al eline kağıdı kalemi...
Başla yazmaya...
Şu an kendini nasıl hissediyorsun? Tam olarak neye ihtiyacın var? 
Eğer bir yerin ağrıyorsa, hemen ecza dolabına koşma, önce o ağrını dinle... Nasıl bir ağrı? Batma gibi mi, yanma gibi mi, noktasal mı yoksa yaygın mı, ne zaman başladı, ne yapınca başlıyor/bitiyor...? Bulmaya, hissetmeye çalış...
İşin içinden çıkamazsan bir doktora git... Göreceksin ki bu sefer, doktora öyle ip uçları verebileceksin ki tedavi sürecin hızlanacak...
Kendi dışındakileri her konuda, her işine burunlarını sokmasına ve bu yöntemle seni sömürüp, kendin olmaktan uzaklaştırıp, yönetimleri altına almalarına izin verme...
Bunu günlük olaylar içinde ayırt etmen zordur... Çünkü ne de olsa yıllardır bunu hep yapıyorlar ve bizi alıştırdılar...
Çaresi, düşünerek yaşamaktır... Başlangıçta her an, her saniye yapamazsın elbet ama ufak ufak test et karşındakileri... Birisi seni yönlendirmeye kalktığında bu, senin için alarm sinyali olsun... Hemen düşünmeye başla... Esas “sen” bu konuda ne düşünüyor? Nasıl davranır?
Bu yazıyı okuyunca, aklına benzeridaha pek çok sömürü tuzakları gelecektir, eminim... Bunlar üzerine düşün...

Önce “kendin”i bul...
Sonra kendine iyi davranmayı öğren...

Ve sonra, "birileri dedi diye değil, "kendin"i artık tanıdığın, bildiğin için saygı duy ve “kendine dikkat et”... :)


14 Nisan 2014 Pazartesi




Trapez kasları...
Bu kaslarımız belki de kendisini en çok ağrıyla hatırlatan kaslarımızdır.
İnsanoğlunun ilk zamanlarından beri, tehlike karşısında, başını omuzlarının arasına alma, koruma içgüdüsüyle ve heyecanlandığımız zamanlar gene aynı şekilde omuzlarımızı kaldırma refleksimiz nedeniyle neredeyse sürekli olarak kasılırlar...
Eğer bir kas veya kas gurubu sürekli kasılıyor ( veye esniyorsa) zaman içinde o kas veya kas gurubu işlevini yitirir...
Çünkü kaslarımız hem kasılıp, hem esnemek için programlanmışlardır...
Bu her iki hareketi de, dengeli olarak yaptığımız sürece ancak sağlıklı ve işlevli kaslara sahip olabiliriz.
Trapez kaslarımızın halk arasındaki adı stres kaslarıdır...
Ne kadar manidar değil mi? :)

Kendinizi şöyle bir sorgulayın, örneğin, son bir yıl içinde stresli ve stressiz dönemlerinizi bir karşılaştırın bakalım...
Amanın, tamam, tamam... Sormamış olayım... :)

Her an hatırlamakta yarar var; her duygusal tepkinin fiziksel bir dışa yansıması, her fiziksel hareketin de duygusal yansıması vardır ve bunlar sürekli bir birini izler...
Bazen önüne geçemediğimiz duygusal bir durumdan, dışa yansıması olan fiziksel durumu değiştirerek kurtulmamız mümkündür... Ya da tam tersi... Çünkü zihnimiz bizim en sadık hizmetkarımızdır. O, sorgulamaz, en basit haliyle durumu kabul eder, inanır...

Madem, trapez kaslarımız stresimizin, heyecanımız, korkumuzun yansımasıdır o halde bilinçli bir şekilde bu kasları gevşetmeyi öğrendiğimizde bu duygulardan uzaklaşmamız da mümkündür... Evet işte, tam da bu nedenle bu trapez/stres kaslarımızı nasıl gevşetebiliriz onu anlatacağım sizlere...

Yoğun bir günün ardından oturduğunuzda, birisi arkanıza geçip de bu kaslarınızı ovmaya başladığında nasıl da hepimizin yüzene bir glülümseme, rahatlama ifadesi yayılır bilirsiniz...
O anlık bir rahatlama hissetsek de aslında son derece kasılmış olan bu kasları ovmak çok yanlıştır. En basit anlatımla, zaten kasılmış, gerilmiş kas lifleri, çevresindeki sinirleri sıkıştırmış durumdayken (ağrının nedeni budur) bir de o kaslara ovmayla daha da baskı uygulanırsa, o sinirleri daha da çok tahrip olmasına neden olunur.
Yapılması gereken, çok yavaşça o kas gurubunu doğru şekilde germektir... Peki, bu doğru şekil nedir?

Bir iskemlenin ön kısmına oturun. Bir ayağınız arkada, diğeri önde olsun. Bu durumda sırtınız otomatik olarak düz (dik) olacaktır.
1) Sağ elinizle sol omuzunuzu tutun. Çok yavaşça omuzunuzu elinizin yardımıyla aşağıya doğru bastırın. Elbette canınızın çok fazla yanmasına izin vermeyin ama biraz acıyınca o noktada bir süre durun ve yavaşça serbest bırakın... Bunu bir kaç kere tekrarlayın...
Aynı uygulamayı diğer tarafınıza da yapın.

2) Daha sonra tekrar sağ elinizle sol omuzunuzu tutun ( diğer kolunuz aşağıya doğru serbestçe sallansın)tekrar omuzunuzu elinizin yardımıyla aşağıya doğru bastırın. Bu durumda durun ve sağ kulağınızı, sağ omuz başınıza değdirmek ister gibi, çok yavaşça sağa doğru eğin. Bunu yaparken asla çenenizi aşağı bastırmayın...Eğebildiğiniz kadar eğin ve gerilimin arttığını hissettiğiniz noktada en az 15 sn. kadar durun ve yavaşça serbest bırakın... Tabi aynısını diğer tarafa da uygulayın...
Bundan sonraki aşama,
      1. 1 ve 2 numarayı tekrarlayın ve son noktadayken çenenizi çok yavaşça göğsünüze doğru( aşağıya) indirmeye çalışın) Bunu çok dikkatli ve çok yavaş yapmalısınız. Geldiğiniz son noktada tam da en çok kasılmış ( halk arasında kulunç denilen) noktanın gerildiğini hissedeceksiniz...Burada da 10/ 15 sn. Bekleyin...
        Bu 1- 2- 3 numaradaki hareketleri günde on dakika sırasıyla yaparsanız, trapez kaslarınız gevşeyecektir. En önemlisi de, bu kaslar gevşeyince, zihniniz rahatladığına, korkmadığına inanacaktır...