ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

6 Eylül 2008 Cumartesi

STRES

Merhabalar,


Bu sefer, sizlerle stresin bedenimizde yaptığı hasarları konuşmak istiyorum
Tribünlerde oturmak veya bizzat sahaya inmek arasındaki farkı da bu arada gözden geçirmiş olacağız
Stresin çok basit olarak açıklamasını şöyle yapabiliriz;
Herhangi bir zorlukla karşılaştığımızda, örn: hava alanına yetişmemiz gerek ama trafik kilitlenmiş durumda. Bu durumdayken, bedenimizde stres hormonları salgılanmaya başlıyor.
Ve anında, böbrek üstü bezlerimizden salgılanan adrenalin hormonu devreye girerek, bizi olduğumuzdan daha güçlü kılıyor ve durumla savaşmaya hazırlıyor.


Eğer sapacak bir yol bulabilir de trafikten kurtulabilirsek, anında bu salınan hormonlar geri çekiliyor ve yaşamış olduğumuz olay, üzerimizde hiçbir iz bırakmadan zihnimizden siliniyor.
Oysaki, bu sıkışıklığa tam da köprünün üzerinde yakalandıysak durum çok daha farklı oluyor.
Bedenimiz gene durumum üstesinden gelmemiz için adrenalin salgılıyor. Fakat yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığını görüyoruz.
Sapacak başka bir yol yok. Zorunlu olarak beklemek zorunda kalıyoruz.


İşte arkadaşlar bu strestir.


Çünkü bedenimiz karşılaştığı zorlukla savaşmak için müthiş güç kaynaklarını devreye sokmuştur
bazen farkında olmadan manevi veya fiziksel engeller yüzünden bu kaynakları kullanamayız
Kısacası / değim yerindeyse/ bu aşırı enerji içimizde patlar.
İşte bizleri hasta eden budur.


Bedenimizin savaşmak amacıyla ürettiği bu hormonlar ancak gerçekten kaçmak yada savaşmak için fiziksel veya ruhsal olarak bir mücadele içine girersek kullanılarak yok olurlar.
Bu hormonlar içimizde salgılandığı halde kullanılmazlarsa, bu sefer bu hormonlar bizim bedenimizi hasta ederler


Hepimizin içinde bulunduğu sanal alemin, gerçek, birebir ilişkilerle arasındaki farkı hepimiz yaşayarak görüyoruz
Bazen bir şeyleri hissederiz de tam olarak adını koyamayız Bence birçoğumuz bu durumdayız.
Bizlerin diğer kişisel sıkıntıların dışında belki de en büyük stres kaynağımız bu içinde olduğumuz sanal ortamdır.
Bu ortamda ciddi derecede güven sorunu yaşanmaktadır. Pek çok kişi riskleri göze alarak bu ortamda diyaloglar başlatır.
Diyalogların içeriği ne olursa olsun, sadece bu riski göze almak bile ciddi derecede bir gerilim kaynağıdır.


Yalanı İnsan diliyle çok kolay, bedeniyle ise çok zor yalan söyler. beden dilinde de saklamayı herkes yapamaz.
Ağızdan çıkanın yalan olduğunu anlamak için beden dilini iyi okumak gerekiyor. Bir insanın gözünün içine baka baka yalan söylemek zordur.
Bunu herkes yapamaz. Yalan söyleyen birinin belirli bir süre sonra göz temasından kaçtığı, ses tonunda hissedilir ölçüde değişimlerin ortaya çıktığı görülecektir.
Bu nedenle sanal ortamın sosyalleşme aracı olarak kullanılması sağlıklı değildir.
İnsan sosyal bir varlıktır. Doğamız budur. Doğamızın dışına her çıkışımız bizim için bir gerilim kaynağı oluşturur.


Başlangıçta söz ettiğim tribünlerde oturmakla bizzat sahaya inmek arasındaki fark, demin örneklediğim trafik çilesindeki durumumuzla aynıdır.


Bu durumu günümüz şartlarına uyarlayacak olursak, içinde bulunduğumuz stresin kaynağını ve en önemlisi, tribünlerde oturarak kendimizi hasta etmek yerine
Bu enerji birikimini mücadelemiz için kullanmanın yollarını görebiliriz.


Çevremizdeki pek çok kişinin giderek sinirli, saldırgan olduğu hepimizin dikkatini çekiyor.
Bu durumun, stres birikiminin içimizde patlamasıyla ilgili olması çok büyük olasılık.
Stres bozukluğu /stres sonucu ortaya çıkan gücün kullanılamaması/ insanlarda saldırganlık başta olmak üzere dikkat bozukluğuna da neden olur.


Dikkat eksikliği beyin ön bölgesi duyarlılığının bir özelliğidir. Bu bölge ile ilgili diğer özelliklerin etkilenmesi de dikkat eksikliğine eşlik eder.
Dikkat eksikliği olanlar sabırsız olabilirler. İsteklerinin hemen olmasını isterler. Sabır bu bölgenin özelliğidir.
Olmazsa hayal kırıklığına uğrarlar. Tez canlıdırlar. Telaşlıdırlar. Soruna acele çözüm bulup hemen uygulamaya giderler.
İyi düşünmeden karar verirler. Acele verilen kararlardan dolayı başarısızlığa uğrarlar.
Sabırsız ve tez canlı olmaları nedeniyle kurallara uymayabilirler. Sıra beklemek onlar için çok zordur.
Sırada iken itiraz eder, sinirlenirler. Trafik kurallarına uymayabilirler.
Olaylara karşı uygun tepki vermekte zorlanırlar. Aile bireylerine, öğretmene, iş arkadaşlarına ve diğer insanlara uygunsuz sözler söyleyebilirler.
İşlerinde mutsuzluk yaşarlar. Bu yüzden sürekli iş değiştirebilirler. Düşünmeden konuştukları için tepkileri şiddetli olabilir.
Birden öfkelenir genellikle çabuk sakinleşirler. Bazen karşı tarafı rencide edici çıkışlarının hep arkasında inatla dururlar.
Bu yüzden tartışmalar uzar. Güzel bir akşam yemeği, hafta sonu pikniği ya da bir evlilik bu nedenle son bulabilir. Sonradan suçluluk duyarlar.
Zaman zaman bu suçluluk duygusu onlarda akıllarından çıkmayan düşüncelere neden olabilir.
Abartılı konuşabilir, yalan söyleyebilir, çalabilir, gereksiz ve aşırı para harcayabilirler.
Düzensizlik diğer önemli özellikleridir. Odaları, masaları, çantaları, arabaları, tuvalet temizlikleri bu nedenden dolayı nasibini alır.
Gecikme diğer özellikleridir. Çünkü uyanma sorunları vardır.
Biyolojik saatleri bozuktur. Anneleri ya da eşleri tarafından uyandırılırlar. Sabahları sıklıkla yorgun, bitkin kalkarlar.
Okumayı sevmezler. Çünkü okuyabilmek için dikkatli ve sabırlı olmak gerekir.
Bu özellik nedeniyle toplum olarak neden az okuduğumuzun cevabı; dikkat eksikliği olabilir.
Bu bilgiler ışığında hepimizin şöyle bir kendimizi gözlememizde büyük yarar olduğuna inanıyorum
Bizler eğer, ülkemizin geleceğini, bağımsızlığımızı korumak, savunmak gibi uzun süreli büyük bir mücadele içindeysek mutlak bir şekilde birey olarak sağlam olmak zorundayız.
Tek bir kırık tuğla bile koskoca bir duvarın çökmesine neden olabilir.
Bunu hiç unutmayalım.


İnsan bedeni gerçek anlamda bir mükemmel sistemler bütünüdür.
Ancak gene bizler bu sistemlerin çalışmasını sekteye uğratmakta pek başarılıyız (!) doğrusu
Kendimizi bilmeden, bize ait olan bu muhteşem sistemi bilmeden, el yordamıyla yaşamaya çalışmanın hiç doğru olmadığına inanıyorum.
Herhangi bir konuda, bir mücadele içine girdiysek ve de bu mücadelenin uzun vadeli olduğunu biliyorsak, öncelikle sınırlarımızı çok iyi bilmemiz gerekir.
Kişisel olarak insanların yeteneklerinin mutlaka göz önüne alınması da bu konuda çok yararlı bir çalışmadır.
Bu yeteneklerimizi en iyi kendimiz biliriz.
Bir başkasının bunları anlayıp, doğru şekilde yönlendirmesi tabi ki çok güzeldir ve gurur okşar
Ancak kendimiz de bu yeteneklerimize güvenerek, ilk adımı atabilmeliyiz.
Eğer tüm bunları yapmaz, sadece / birilerinden/ bir şeyler beklersek, az önce söz ettiğim patlamanın içimizde olması ve mücadelemiz için gerekli olan / refleks olarak içimizde oluşan/ bu büyük enerjinin kendimize yönelmesi ve bize zarar vermesi kaçınılmazdır.


Hepimiz kişisel sorunların dışında bir de ülke derdine düştük ve bu da üzerimizde ciddi boyutta bir gerilim yarattı
Ve şunu bilelim ki, bu gerilim sonucu oluşan adrenalin yükünü mutlaka boşaltmalıyız.
O yüzden tribünlerden sahaya inmek her şeyden önce sağlıklı olmak açısından son derece önemlidir.
İnsan zihninin çalışma sistemini bilmenin de büyük yararı olduğuna inanıyorum.


Zihnimiz bilincimizin dışında bizleri bazen cezalandırır, bazen de onurlandır.


Kendi kendimize de çoğu zaman stres yaratmakta pek maharetliyiz.
Sürekli olarak olan biteni / olumsuzlukları/tekrarlamak, bunları dost meclislerinde konuşmak, bu konuda yaptığımız en büyük hatadır.


İşte bu tribünde oturmaktır.


Bunun yerine konu ne ise, şikayeti, başkaldırıyı, protestoyu, direk olarak ilgili makama, yere yapmak ise sahaya inmektir


Her şeyden önce / kırık tuğla/ olmamak için, buna çok büyük özen göstermemiz gerekmektedir


Evet arkadaşlar bu sefer sizlere stresin sonuçlarını açıklamaya çalıştım
Artık umut ediyorum ki biraz daha bilinçli olarak yolumuza devam ederiz
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar
Hepinize sabırla bu satırları okuduğunuz için çok teşekkürler





Hiç yorum yok: