ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

25 Kasım 2008 Salı

O İSTEDİ VE ALDI... http://www.blogger.com/img/blank.gifYA SİZ? YOKSA HALA AĞLIYOR MUSUNUZ?


Yeniden merhabalar,

İnsana yönelik katı düşünce kalıplarımızı gözden geçirmeyi sürdürelim isterseniz...

Her bir insanın ayrı bir dünya olduğunu öncelikle kabul edelim.

Kişilik yapısı, yetenekleri, tepkileri, kişisel değerleri, davranışları, istekleri, eğilimleri vb. ile her bir birey ayrı bir dünyadır.
Ama bir de insanların bir arada yaşama, aidiyet güdüleri sonucu oluşan toplumlar var.
Peki her bir birey bir dünya ise bu toplumlarda düzen nasıl sağlanır?
Hiç şüphe yok ki bunun için belli kurallar olmalıdır. Bu kurallar, çok kabaca, bir kişinin özgürlük sınırlarının , bir diğerinin sınırının başladığı yere kadar olduğu ilkesidir.
Peki şöyle bir çevrenize baktığınızda bunu görebiliyor musunuz?
Pek sanmıyorum.

Halkımızın genel eğilimimidir yoksa bir anlamda /adam sende/ciliği midir bilemiyorum ama bizim insanımız elinden geldiği kadar sorumluluktan kaçmaya çalışır.
O kadar ki, bizzat kişisel konularda dahi, para karşılığı sorumluluğu bir başkasına devretmek çok sık rastlanan bir olaydır.
Hayır arkadaşlar, bu böyle olmaz.

Tabi ki, hükümetler, devlet kurumları bir çok yasa, kural getireceklerdir ama toplum içindeki her bir bireyin de yurttaş olma sorumluluğunu bir an önce üstlenmesi gerekmektedir.
Sosyal gelişimin temeli buna dayanır. Yoksa en güzel kanunlar da yapılsa, en doğru, adil, demokratik kurallar da getirilse yurttaş olma sorumluluğunu taşımayan bireylerden oluşan toplumlarda, kargaşa, düzensizlik, ve bunların sonucu olarak genel stres hiç bir zaman bitmez. Tam tersine artarak sürer. Bu durumda adeta bir kanser hücresi gibi toplumu içten içe kemirir.

Peki yurttaş olma sorumluluğunu almak ne demektir?
Başlangıç olarak, tüm yönetim kademelerinin, tüm devlet kurumlarının varlık nedeninin; toplumun huzurunu, sağlığını, eğitimini, güvenliğini vb. sağlamak olduğunu bilmek, anlamak, kabul etmek gerek.
Yani devlet kurumları ve tüm yönetim kademeleri, halka hizmet için o makamlarda oturmaktadırlar. Dolayısıyla her bir bireyin de genel uygulamalar konusundaki memnuniyet ve şikayetlerini, yasalar çerçevesinde ilgili makamlara duyurma hakkı vardır.
Halk arasında çok güzel bir söz vardır "ağlamayan çocuğa meme yoktur".

Bu şikayetlerimizi yaparken yasalar çerçevesinde kalmak çok önemlidir. Çünkü aksi takdirde haklı iken haksız konuma düşmek gibi bir risk söz konusudur.
Özellikle son günlerde yaşanan ve toplumumuzun geniş bir kesimini olumsuz yönde etkileyen ekonomik sorunların yaşandığı dönemde, ard arda yapılan zamlarla ilgili, kapı aralarında, aile meclislerinde hepimiz konuşup duruyoruz değil mi? Ama bunun için kaçımız yasal yollara başvuruyor.
Hep birileri, bizim adımıza bir şeyler yapsın diye bekliyoruz. Üstelik beklerken de sürekli bizbize konuşarak büsbütün gerilim yarattığımızın farkında olmadan...

Bakın size çok güncel bir örnek; telekom, sadece bir kişinin dava açması sonucu, geçmiş 10 yıllık haksız yere alınan sabit ücretleri geri ödemeye mahkum edildi.
Bu haber gazetelerde, televizyonlarda söylendi durdu. Herkesin tek tek tüketici mahkemelerine bir fatura ile müracaat etmesi aynı iadeyi almaları için yeterli iken, kaç kişi buna baş vurdu dersiniz?
Peki, bir tek kişi mi bundan zarar görmüştü?
Siz başvurunuzu yaptınız mı?
İşte size en basit yurttaş olma sorumluluğu ile ilgili bir örnekti bu.

Siz yasalar çerçevesinde talep etmezseniz, hiç kimse size durupdururken arz etmez...
Böyle bir beklentiniz de son derece yersiz ve anlamsız olur.





Hiç yorum yok: