ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

6 Kasım 2008 Perşembe

KAPİTALİZM VE DOĞA



Sevgili arkadaşlar,

Düşüncelerimizi esnetmek, dolayısıyla yaşama sabit kalıplarla değil daha gerçekçi şekilde bakabilmemiz için düşünsel esneklik konusundaki yazılarımı sürdürüyorum...

Bu gün gene kapitalizmi ele alacağım. Bu sefer kapitalizm doğa ilişkisine bir göz atalım...
Tahmin edersiniz ki bu konu çok geniş kapsamlı.
O nedenle ilkesel bakışı açısından ele alıp, bir iki örnek vereceğim sadece...

Daha önceki yazılarımda, kapitalizimn temelinin "para eşittir güç" ilkesine dayandığını söylemiştim.
Bu temel çıkış noktasına bir de insanoğlunun baş edilmez hırsı da eklenince, sınırsız ve yok edici bir tüketime doğru yol alınmasında şaşılacak bir şey yoktur.

DOĞA İLE KAPİTALİZM ASLA BAĞDAŞMAZ.

Siz bakmayın günümüzde doğallık, organik tarım gibi kavramları kullandıklarına...

Doğanın kuralları arasında tüketmek yoktur.
Doğada dönüşüm vardır.

Oysa kapitalizm tüketmeye dayanır. Gücünü buradan alır.

Tüketmek, tüketilenin yerine konulmasını gerektirir.

Ama eğer tüketilen doğa ise ( ki kapitalizm bunu kesinlikle umursamamaktadır) asla yerine konulamaz.

Bir iki örnek vermek isterim.
Bir zamanlar hatırlayacaksınız, içeceklerin ambalajları için depozito uygulaması vardı.
İlk satın alındığında, ambalaj için belli bir para ödenirdi. Daha sonra ambalajı boş olarak teslim edildiğinde bu para geri alınırdı.
Şimdi ise modernleştik ya(!) böyle gereksiz işlere ayıracak vaktimiz yok. O nedenle tüm ambalajlar artık depozitosuz. Üstelik tamamına yakını doğada yok olamayacak materyallerden yapılmakta. Her seferinde onları içlerindekini bitirdikten sonra atıveriyoruz.
Önceki uygulama ile hem doğal kaynaklardan (cam gibi) tasarruf edilmekte, hem de gereksiz ambalaja harcanacak paraları çok daha yararlı işlerde kullanmak mümkündü.

Günümüzde ise, bu tasarruf yöntemleri /demode/ oldu, ortadan kalktı ve yerine;
/ /yeter ki cebimize daha çok para girsin de varsın doğal kaynaklar yok olsun, varsın doğa çözünemeyen maddelerin mezarlığı haline gelsin/ görüşü hakim oldu...


Bir yıl içinde sadece içeceklerin ambalajında kullanılan para ile ne kadar temiz içme suyu ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilir biliyor musunuz?

Bir çarpıcı örnek daha;
Sadece ABD de, bir yıl içinde, çocuklara alınan hediyelerin ambalajına harcanan para ile kaç tane aç çocuk doyurulur hiç düşündünüz mü?
Lütfen değerli arkadaşlar, bu örnekleri gerçekten, samimiyetle düşünce, mantık süzgeçinizden geçiriniz ve gereğini yapınız.
Bizler sadece doğanın bir parçasıyız. Buradan başka yaşam mekanımız da yok. Benden sonra tufan demeye kimin hakkı var?

Bir Kızılderili atasözü der ki;
SONUNDA BEYAZ İNSAN DA PARANIN YENMEYECEĞİNİ ANLAYACAKTIR.

Doğanın kendi içinde bir ritmi, ve yenilenme, dönüşüm sistemi vardır.
Doğa varlığını ancak bu sistemin sürekli işlemesi sayesinde sürdürebilir.
Herşeye gücü yeten günümüz insanı (!) bu sisteme el attıktan sonra doğa yavaş yavaş yok olma sürecine girmiştir.

Kendi bindiği dalı kesecek kadar para ile gözü dönmüş insanoğlu bunca para ile ne yapacaklardır çok merak ediyorum.
Onlara bir önerim var; hazır vakit varken kendilerine şöyle anlı şanlı mezarlar yaptırsınlar. Çünkü günü geldiğinde gömülecek toprak bulmaları çok küçük bir olasılık.

Hepinize sağlıklı bir doğada yaşamak dileklerimle...






Hiç yorum yok: