ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

4 Aralık 2008 Perşembe

BAYRAM TATİLİ VE YERİNİ BULMAYAN UYARILAR



( Bu yazımı 2008 yılında, Kurban bayramından hemen önce yazmıştım. Geçen zaman içinde değişen bir şey olmaması ne kadar üzücü. Ama İnsana uygun olan, gerekli olan eninde sonunda "olur" . Biraz dikkatle, bilgiyle, akılla bu süreç hızlandırılabilir)

Sevgili arkadaşlar,

Birkaç gün sonra Kurban Bayramını  kutlayacağız.
Belki pek çoğumuz bulunduğumuz illerden başka illere tail için veya sevdiklerimizle bayramı geçirmek için yola çıkacağız.
Ben burada, neredeyse her bayram öncesi ve sonrası, her türlü uyarıya rağmen olan trafik kazalarına değinmek istiyorum.
Daha çok da özel konum olan “düşünsel ve bedensel esneklik programı” nın ilkelerinin başında gelen insanın algılama özelliği açısında konuyu ele almak istedim.

Evet, ülkemizde trafik çok ciddi bir sorun. Sadece yasaklara uyulmaması ile açıklanamayacak kadar büyük hem de...

Ama ne yazık ki yöneticilerimiz "yasak !" ve "yasaklara uymazsan cezayı yersin" mantığının ötesine geçememektedirler...

Konu insan olunca ki öyledir, insanın düşünce, mantık, algılama gibi niteliklerini göz önüne almak zorundayız, zorundalar...

Yollara asılan trafik canavarı afişlerinin nasıl bir etki bıraktığını acaba bir tek yetkili düşündü mü?
Sanmıyorum.

Eğer bir tek yetkili dahi düşünmüş olsaydı, bu görüntünün insanların zihninde kazayı çağrıştırdığını ve bilinç dışı olarak içlerinde kaza korkusu yarattığını ve bunun da kaza olma olasılığını çoğalttığını bilir ve derhal bu anlamsız afişleri yok ederdi.

Bu etkileşimi size bir örnekle açıklamak isterim. Bir gurup insanla bir deney yapılmıştır. bu deneyde yere 30 cm. aralıkla paralel iki çizgi çizilmiş ve guruptakilere bu çizgilerin dışına çıkmadan yürümeleri söylenmiştir.
Her yaş gurubundan insanlar rahatlıkla denileni yapmışlardır.
Bu sefer gene 30 cm. genişliğinde uzun bir tahtayı yerden 20 cm. yüksekliğe koymuşlar ve gene bunun üzerinde yürümeleri söylenmiş. Bazı kişiler rahatça yürürken bazıları biraz zorlanmış.
Deneyin son aşamasında ise tahtayı yerden bir metre yüksekliğe çıkarttıklarında hiç kimse yürüyemez olmuş.

Sizce neden?

Aynı aralıktaki iki çizgi yerde iken 30 cm genişlikteki arada rahatça yürüyebilen insanlar neden aynı genişlik yerden yükseldikçe üzerinde yürümekte zorlanmış olabilirler?

Evet, doğru bildiniz, Düşme korkusu...

İçgüdüsel veya öğrenilmiş korkularımız, zihnimizde çok büyük yer ederler ve bu da bizi o yöne doğru çeker.

Çocuğuna " koşma düşersin" diyen anne aslında hiç yoktan çocuğunun aklına "düşmek" fikrini sokmuş olur ve çocuk er ya da geç düşer.

İşte arkadaşlar korku ile yönetmeye çalışmak böylesi ters teper.

Halk arasındaki " korktuğum başıma geldi" söylemi bu durumu en açık şekilde anlatır.

Evet, "korktuğumuz er ya da geç başımıza gelir. Çünkü zihin sürekli bununla meşguldür ve bu meşguliyeti sonucu korkulan durumu çağırır..

Zihnimiz bizim en sadık hizmetkarımızdır. Fakat “…me” “…ma” gibi ekleri yok sayar. Yani, bize “bak/ma/” dendiğinde zihnimiz onu “bak” olarak algılar ve bakarız. Bu temel prensibi tüm yasaklar konusuna uygulamak mümkündür. Bu yazımdaki konum trafik kazaları olduğundan onunla sürdürmek isterim.

Şimdiden televizyonlarda ( iyi niyetle de olsa) bayram tatilinde şehir dışına gideceklere “aman dikkat…” niteliğinde uyarılar yapılmaya başlandı bile. Bu uyarılar her ne kadar iyi niyetle yapılsa da yanlış sonuç verir.
Bunun en büyük kanıtı ise yıllardır yapılan bu uyarılara rağmen her bayram tatilinde yollarda rastlanan, vahim kazalardır.
Elbette trafik kazalarının tek nedeni bu değildir ama ben burada sürekli yapılan hata sonucu zihinlerin yanlışa şartlanmasına vurgu yapmak istedim.

Peki, o zaman nasıl bir uyarı yapılabilir?
Yaşı kaç olursa olsun bir bireye bir uyarı yapılacak ise bunun işe yaraması için çok basit bir kural vardır. Olmaması isteneni değil, olması isteneni dile getirerek uyarmak” Başka bir deyişle, olumsuz ile değil olumlu cümlelerle uyarmak.
Yani istemediğimiz “kaza” ise bu sözcük uyarımız içinde yer almamalıdır.
Bazı durumlarda ise başlı başına uyarı yapılması bile, o konuda zaten zihinlere kazınmış olan olumsuz durumu çağrıştıracağı için, uyarının içeriği değil, sadece geçmiş zamanlarda olan kazaları zihinlerimizde canlandırır ve korku yaratır.
Korkunun ne şekilde bizi etkilediğini yazımın başında, yere çizilen çizgiler arasında yürümek örneğinde anlatmıştım.
Korkutarak yönetmek, idare etmek, eğittiğini sanmak gibi yanlış düşünceye sahip olanlara duyurulur...

İnsan için ise önce insanı bilmeli…

Hepinize şimdiden çok güzel sağlıklı mutlu bayramlar dilerim…

Tuvana Tunçer

Hiç yorum yok: