ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

15 Temmuz 2012 Pazar

Zihnimizim Tatili



Merhabalar,

Bir önceki yazımda tatil üzerinde fikirlerimi paylaşmıştım sizlerle.
Bu konuyu, zihnimizin tatili olarak sürdürmek istiyorum.

Yalova’daki yeni yaşamım bana, tatil kavramının aslında beynimiz üzerindeki etkisini o kadar açık gösterdi ki…

Tatilin günümüz para düzeninin bizlere dayattığı gibi, çok para harcamak, sınırsız yiyip içmek, delicesine eğlenmek(!) olmadığını, sadece belli bir zaman dilimine sığdırmaya çalışmak yerine, bilinçli geçirilen "an"larla mümkün olabildiğini, yaşayarak deneyimlemek o kadar güzel ki…

 

Zen bahçesini tanımını duymuşsunuzdur.
Zen bahçeleri, kum, taş, küçük kayalardan oluşur.
Zen rahipleri her sabah bahçe zeminindeki kumları tırmıkla düzeltip, şekil verirler. Elbet akşama kadar yürünerek veya rüzgar etkisiyle bu şekiller bozulur. Ertesi gün, rahipler tarafından tekrar aynı işlem tekrarlanır.


Bu örneği şunun için verdim;  Bir şeye ne kadar emek harcarsak onunla o kadar bağlantıda oluruz, onu severiz.

Günümüz para düzeninin dayatması ise tam tersine, “ Bir kere yap, yıllarca dursun. Bakıma ihtiyacı mı var? Tut para ile birisini, yapsın. Sen de bu arada başka şeylere para harca” şeklinde.
Evimizin dekorasyonunu, bahçemizin düzenlemesini para karşılığı bilirkişilere (!) bırakıyoruz. Onlar “iş” lerini yapıyorlar. Sonra biz, hiç emek harcamadığımız, duygularımızı katmadığımız o mekanları benimsemeye çalışıyoruz. Oldu, oldu. Olmadı, … mış gibi yapıp, tümüyle başkalarının “iş” olarak ortaya koyduklarıyla yaşamaya çalışıyoruz.
Kişisel olarak ben, evimin de bahçemin de beni yansıtmasını tercih ediyorum. Normlara uygun olup olmadığını umursamıyorum. Üstelik o düzenlemeleri yaparken açığa çıkan duygularımla kendimi daha iyi tanıyor, yaratıcılığımın sınırlarını zorluyorum. Bunlar da beni öyle mutlu ediyor ki.

 

Son olarak, yaklaşık 40 yıllık bir koltuğu, hep arzuladığım biçime dönüştürdüm.



Elbet, birkaç kuruş verip satın da alabilirdim. Ama eminim ki, iki gün boyunca onca emek harcadığım koltuğum bittikten sonra üzerine oturup içtiğim çayın keyfini alamazdım.

Böyle bir çalışmayı ilk kez yaptım. Günlerce düşündüm. Nurlar içinde yatsınlar, canım Babacığım hep derdi ki kafana takılan bir konuyu gece yatmadan kuvvetle düşün ve uyu. Göreceksin sabah çözmüş olacaksın.
Canım anneciğim de en zor biçkileri gece rüyasında çözdüğünü söylerdi.
Ben de günlerce düşündükten sonra, elimdeki sınırlı malzeme ile koltuğumu yaptım. Şimdi benim için o kadar özel ve değerli ki…
 

Çitlerimi kapatmak içn sarmaşık tohumları ektim. Büyük halini de alabilirdim ama bunun zevki başka.



Bahçemde, tohumdan fıstık çamı ve karaçam da yetiştirmeye  başladım. Etraftan aldığım tepkiler, “iyi de senin ömrün vefa etmez bunların büyüdüğünü görmeye” şeklinde… Doğrudur.
Hazır büyük fidan almamı öneriyorlar.
Evet, birkaç tane aldım. Ama asıl amacım o küçücük tohumun bir ağaca dönüşmek üzere çıktığı yola tanıklık etmek, onun için çaba harcamak, ilk yeşilini gördüğümde yapacağım kutlamayı planlamak.
İşte benim zihinsel tatilim bunlar.

Yıllar içinde zorunlulukların, dayatmaların zihnimi işgaline son veriyorum.

Artık özgür ve bağımsızım ve de doğanın bir parçası olmaktan dolayı o kadar mutluyum ki…
Sevgiyle sağlıcakla…




2 yorum:

Adsız dedi ki...

Tuvana hanım, cidde size o kadar özeniyorum ki. Ne büyük mutluluk. Ama sanki hiç başka sorununuz yokmuş gibi görünüyor. Gerçekten öyle mi? Yoksa hepimiz gibi sizin de sorunlarınız var ama sizce sorun mu değil?

tuvana dedi ki...

Gerçekten hiç sorunum yokmuş gibi mi görünüyorum :) Bu sadece bir göz yanılsaması emin olun. Elbet benim de karşıma zorluklar çıkıyor. Ama onlara farklı bir açıdan yaklaşıyorum o kadar. Aborjinleri örnek alıyorum. Onların dillerinde "hastalık" kelimesi olmadığını biliyor muydunuz? Onlar için hastalıki sadece "farklı" bir durum...