ESNEK BİR DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE BEDENİNİZDEKİ GERİLİMLER AZALIR, KASLARINIZ, EKLEMLERİNİZ, OMURGANIZDAKİ AĞRILAR DA ORTADAN KALKAR

7 Haziran 2009 Pazar

TOPLUMUN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ


Toplum yapısı ile insanoğlunun beden yapısı arasındaki benzerliklere daha önceki yazılarımda da dikkat çekiştim.

İnsanlardan oluşan bir yapının, insandan farklı olması zaten beklenemez.

İçinde yaşadığımız toplumdaki gelişmeleri, değişimleri, eğilimleri anlamak için kendimizi çok yakından tanımamızda büyük yarar var.


Gerek siyasi, gerek, sosyal olayları algılayabilmemiz için ve bunları yönetmek, yönlendirebilmek ve kötü gidiş eğilimleri ile baş edebilmek için kendimizi bedenimizi ve tepkilerimizi çok iyi bilmemiz gerek.

Saplıklı bir toplum ancak sağlıklı bireylerden oluşabilir.

Aynen sağlıklı bir bedenin sağlıklı hücrelerden oluştuğu gibi.


Önceki bir yazımda, insan bedenindeki bağışıklık sisteminin toplumdaki karşılığının kültürel birikim, eğitim ve bilgi olduğundan söz etmiştim.

Bedenimize bir mikrop girdiğinde nasıl bağışıklık sistemimiz devreye giriyor ve bu mikropla savaşıyorsa, toplumlara da bir “mikrop” ( topluma zarar verecek fikir, olay, kişi, akım vb.) tolumun bağışıklık sistemi olan kültür, bilgi eğitim devreye girer, girmelidir.

Ama ne yazık ki, nasıl beslenmemize dikkat etmediğimiz zaman bağışıklık hücrelerimiz devre dışı kalıyorsa, toplumlardaki kültürel birikim, eğitim, bilgi yeterince beslenmez ise toplumun da bağışıklığı zaafa uğrar.


Bedenimiz böyle bir durumla karşılaştığında, zarara uğramamış bağışıklık hücreleri, diğerlerinin de görevini üstlenerek mikropla savaşı başlatır. Bu durum bedeni çok yorgun düşürür. Ama doğanın “iyi olmayı” öngörmesi nedeniyle, yorgun düşen beden hareket edemez ve yatarak istirahata çekilir. Bu istirahat döneminde beden yeniden gücünü toplamaya başlar.


Peki, benzer durum toplumlarda yaşandığında bu süreç nasıl işler?


Toplumlarda, insan faktörü devreye girdiği için, bedende olduğu gibi doğal mekanizma büyük ölçüde işlemez. Burada iş, zarar görmemiş kişilere düşmektedir.

Bu kişiler, eğitim, kültür ve bilgi birikimi olanlardır. Bu kişiler, günümüzde aydın olarak nitelenenlerdir. Bu kişilerin görevi, bedenimizdeki zarar görmemiş hücrelerin mücadelesinden biraz daha farklıdır. Çünkü onlar hem savunmayı hem de aynı zamanda zarar görmüş, yani kültür, bilgi eğitimden yoksun kalmış kişileri ikna ederek mücadeleye katmak zorundadırlar.


Bedenimizde olduğu gibi, toplumları yatak istirahatına çekilmeleri mümkün olmadığı için bu mücadele çok daha yoğun ve yorucu olur.

Ama kararlılıkla, inançla bunun da üstesinden gelinebilir. Bunun da en güzel ve en büyük örneği Mustafa Kemal Atatürk’tür



Hiç yorum yok: